10:00 am Muhammet Ali Yunus, Siyaset

İktidarın Psikolojik Yönü: Psiko-İktidar Modeli

İktidar kelimesi çoğu zaman yanlış yorumlanır. Baskı ve güç kavramları ile karıştırılır. Ancak iktidar saf bir baskı veya güç aracı değildir. Çoğu zaman iktidarın bilgi ile ilişkisi onun baskı ve güç ile olan ilişkisinden daha kuvvetlidir. Bu, iktidar ve bilgi diyalektik bir ilişki şekliyle sosyal ilişkiler içinde var olur. Bu ilişki formu zamana, mekâna, kültüre ve bilimsel-teknolojik düzeye göre evirilir. Her çağın bilgi ve teknolojisinin ortaya çıkardığı bir iktidar modeli vardır. Bunlar Michel Foucault’un (1980; 2005), iktidar üzerine olan anahtar düşüncelerinden birkaçıdır.

Foucault; pastoral iktidar, hukuki söylemsel iktidar, disiplin iktidarı, biyo-iktidar modellerini tarihte ortaya çıkan iktidar mekanizmalarını ve yönetim tekniklerini sınıflandırmak için öne sürmüştür. Fakat Foucault’un erken ölümü onun iktidarın psikolojik yönünü incelemesini mümkün kılamamıştır. Biyo-iktidar neo-liberalizmle beraber artık psikolojik bir boyut kazanmıştı. Başka bir deyişle, iktidar ilkel düzeylerde her zaman psikolojik bir iktidar uygulamıştır ancak neo-liberalizm sonrası doğrudan insan psikolojisini hedefleyen iktidar teknikleri daha da genişlemiştir. Dolayısıyla iktidarın psikolojik yönetim tekniklerini sınıflandıran model, psiko-iktidar veya psiko-politika olarak adlandırılmaktadır.

Psiko-İktidar ve Tanımlar

Psiko-iktidar, Bernard Stiegler tarafından toplumların kolektif bilincini ve hafızasını şekillendiren modern politik teknolojilere atıfta bulunmak için kullanılan bir terimdir. Stiegler’in savunduğu bu teknoloji, biyo-iktidarın politik mekanizmalarından daha ileri düzeydedir. Biyo-iktidar terimi Michel Foucault tarafından ortaya atılmıştı. Biyo-iktidar modeli insan bedeninin iktidarın düzenlemesine açık hale gelmesi ve nüfusun kontrol altına alınıp istenilen yönde şekillendirilmesine atıfta bulunmak için kullanılan bir kavramdır (Grincheva, 2013).

Stiegler, gelişen iletişim teknolojilerini, iktidar teknolojileri olarak adlandırmaktadır. “Son dönemde dijital kodlamada ortaya çıkan dijital estetik, psiko-gücün temelini oluşturduğundan, dijital teknolojiler bu yeni etiğin geliştirilmesinde büyük bir rol oynamaktadır” (Grincheva, 2013). Ayrıca, onun tanımında, psiko-iktidar modeli bedenden ziyade insan zihnini hedef almaktadır.

Grincheva’ya göre: “Psiko-teknolojiler, küresel iletişim kanalları aracılığıyla insan bedenlerini değil, insanın benliğinin özünü oluşturan bilinci manipüle ederek çalışmaktadır” (Grincheva, 2013).

Byung-Chul Han ve Psiko-Politika

Psiko-güç, artık sadece Stiegler perspektifinden düşünülemez. Neo-liberalizmden bu yana iktidar teknikleri gelişti. Byung-Chul Han’ın psiko-politika kitabı psiko-iktidar ve psiko-politika alanındaki nadir çalışmalardan biridir. Han, Foucault’nun neo-liberalizmin getirdiği yeni teknikleri anlamak için kendi-kendilik teknolojileri üzerinde çalışmaya başladığını söyler. Ancak Foucault’nun beklenmedik ölümü çalışmalarını yarıda bıraktı. Han ise Foucault’nun bu noktadaki boşluğunu doldurmaya çalıştı. Psiko-politika modelini, neo-liberalizmin güç teknikleri olarak geliştirdi (Han, 2019).

Psiko-politik model, insanları kısıtlamaktan ziyade eyleme teşvik eden bir tekniktir. Müsamahakârlık neo-liberal iktidarın bir karakteridir. Yani özgürlüğe bir çağrı vardır. Artık insanların bakışlarını kendilerine yöneltmeleri teşvik edilmektedir yani insanlara kendi hikâyelerini yazmaları özendirilmektedir. Aslında bu model aracılığıyla bireyselleştirme ve kendini inşa etme projesinden çok bir kişiselleştirme projesi desteklenmektedir (Han, 2009).

Bu kişisel projede kariyercilik, kişisel projenin ana bileşenidir. İnsanlara çocukluklarından itibaren bir hedefe odaklanması gerektiği telkin edilir. Neo-liberal söylemin müsamahakârlığı desteklemesi nedeniyle insanların girişimci ve cesur olmaları teşvik edilir. Sosyal ilişkiler bir amacın varlığı veya olası varlığı üzerinden istikrar kazanır. Bu yeni ilişki edinme mantığının, insanların çevreleriyle olan bağlarını zayıflattığını ya da kendilerine uygun bir çevre oluşturmaya ittiği söylenebilir. Bütün bunlar Negri’ye neo-liberal özneyi, günümüzün insanını yalnızlıkla resmetmesine neden olmuştur (Han, 2009).

Aslında bireycilik, insanı sosyal çevresinden özgürleştirmeye çağırırken bir yandan da insanı bir yalnızlığa itmektedir. Neo-liberalizm içinde insan, kendi öz projesinin de yazarıdır. Dolayısıyla insanlar artık bütün başarı ve başarısızlıklarını kendi düşüncelerinin ve eylemlerinin sonucu olarak görmeye alışkındır (Han, 2009). Bu nedenle genel bir toplumsal sorun söz konusu olduğunda bile sorunu toplumsal değil, kişisel olarak görüyorlar. Bu düşünce tarzı insanları birlikte hareket etmekten alıkoymaktadır.

Örneğin işsizlik çoğu zaman ekonomik sistemin aksaklıklarından kaynaklansa da birey, işsizliğini kişisel tercihleri veya hataları ile açıklamaktadır. Ya da toplum hükümetin ekonomi politikalarının işsizliğe sebep olduğunu savunsa da işsiz bir yakınının işsizliğini siyasal ve iktisadi bulmaktan öte bireysel etkenlerle açıklamaya çalışır.

Psiko-politika psikolojikleşmiş özneyi var eden bir iktidar tekniğidir. Bunun anlamı, insanın özü olarak kabul edilen psike’nin bireyselleştirme ve kişileştirme süreciyle inşa edildiğidir. İktidar bu psike/ruhu yönetim teknikleri ile geliştirir ve hedef alır.

Psiko-politika’nın kişilerarası iletişimi bir çıkar ortaklığını dönüştürdüğünü belirtmiştik. Bunun yanında psiko-politika’nın önemli ölçüde güven erozyonu doğurduğunu söylemek de mümkündür. Birbirleriyle daha az iletişim kuran insanlar daha güçsüz hissedebilmektedir. Yani yalnızlığın bireyi zayıflattığını, zayıf bireylerin de toplumu zayıflattığını söyleyebiliriz.

Sürekli artışta olan depresyon vakalarının sebebi genellikle bireyin toplumdan izolasyonu olarak görülmektedir. “Antidepresan tüketimi 2000 yılından bu yana çoğu OECD ülkesinde önemli ölçüde arttı. Antidepresan tüketiminin düzeyi, her ülkedeki depresyonun yaygınlığına bağlıdır” (“İlaç tüketimi” OECD, 2015).

Depresyon vakalarının çaresi yaşam koçu, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, kişisel gelişim kitapları, psikolog, psikiyatrist, antidepresanlar olarak görülmektedir. Bütün bunlar, neo-liberal psikoloji endüstrisi tarafından sağlanmaktadır. Özellikle insanlar sanal eğlence teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte kendilerini gerçekliğin dışına çıkaracak ve yeni tür duygular deneyimleyecekleri imkânlara sahip olmaktadırlar (Han, 2009).

Nevrotik Bireyler, Anksiyete, Korku

Psiko-iktidarın tekniklerinden birinin özneyi nevrotik hale getirmek olduğunu da ileri sürebiliriz. Duyguların sosyalleşme yoluyla inşa edildiği, duyguların ortaya çıkışına yönelik önermelerden biridir. Korku doğal olduğu kadar öğrenilmiş bir duygu olabilir. Şöyle ki; yapılan bilimsel bir çalışmaya göre normal bir çocuk 18 yaşına kadar yüz binlerce olumsuz telkinle karşı karşıya kalabiliyor. Dolayısıyla korkumuzun sebebinin genel olarak ebeveynlerimiz olduğunu söyleyebiliriz.

Yapılan bilimsel bir araştırmada, annesi kaygılı olan bir çocuğun, başka sağlıklı bir kadın tarafından büyütülmesi durumunda büyük ölçüde çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetiştiği görülmüştür. Bu, kaygının genetik ya da doğal olmaktan ziyade, toplumsal inşa olduğunu göstermektedir (Erbaş, 2019: 187). Bu örnek korkunun nasıl öğretildiğini ve kaygının neden yaygın bir psikolojik bozukluk olduğunu anlamak açısından anlamlıdır. Bu bağlamda kaygıyı, düşük yoğunluklu ve kalıcı bir korku türü olarak tanımlayabiliriz. Kaygı da kullanışlı bir psiko-politika modelinin tekniklerinden birine dönüşebilmektedir. Özellikle güvenlikçi politikaların üstün tutulduğu ülkemizde bireylerin kaygı mekanizmasını harekete geçirmek çok daha kolaydır.

Risk Toplumu

Risk toplumu kavramını psiko-iktidar modeli üzerinden analiz edebiliriz. Risk kavramı son otuz yılın trend kavramıdır. Risk, gelecekte meydana gelebilecek potansiyel tehlikeler olarak tanımlanmaktadır. Modern toplumlar artık gelişmiş teknolojilerle, hayatlarını ve servetlerini güvenceye almak için geleceği dahi kontrol etmeye çalışmaktadırlar. Ulrich Back (1992: 49), modern toplumu risk toplumu olarak tanımlamaktadır. Risk toplumu kaderciliğin gerilemesinin de bir sonucudur. Risk toplumunun temel dürtüsü “korkuyorum”dur. Korku ve güvensizlik duygusu paranoid (şüpheci) düşüncelere yol açmaktadır. Sonuç olarak güvensizlik, paradoksal olarak güvensizliği üretmektedir. Bu tür toplumlarda sıklıkla bahsedilen kavramlardan biri de “risk”tir.

Risk siyasette de önemli bir araca dönüşmekte. Kanun koyucuların risk kavramını rıza oluşturmak için sıklıkla kullanmaya başladıklarını söyleyebiliriz. Politikacılar, eylemsizlik durumunda olası riskleri ortaya koyarak politikalarını gerçekleştirmek için toplumsal bir zemin yaratabilirler. Hatta insanların yaşamlarına dair kaygı duydukları ortamlarda otoriterliğin arzu edilebileceğini söylemek mümkündür.

Son bir yorum olarak ise şunu söylemek mümkündür: Psiko-politika, insanları iktisadi ilişkiler içerisinde bir yılan gibi kıvrak olmaya; siyasi ilişkiler içerisinde ise bir fare gibi korkak olmaya özendirmektedir. Son söz olarak yalnızca Machiavelli’yi (2002) anımsamak evladır: “Bir hükümetteki lider, ya sevilmeli ya da korkulmalıdır; eğer her ikisi birden sağlanamıyorsa, korku daha güvenlidir.”

Kaynakça

Beck, U. (2014). Risk Toplumu – Başka Bir Modernliğe Doğru. K. Özdoğan ve B. Doğan (çev.) İstanbul: İthaki Yayınları.

Erbaş, Oytun (2019). Psikolojinin Kara Defteri, İstanbul: Siyah Kuğu Yayınları.

Foucault, M. (1980). Power/Knowledge: Selected Interviews and Other Writings 1972–1977, London: Harvester Press, p.104.

Foucault, M. (2005). Özne ve İktidar. (F. Keskin, Dü., & O. A. Işık Ergüden, Çev.) Ayrıntı.

Grincheva, Natalia. (2013). ‘Psychopower’ of Cultural Diplomacy in the Information Age. 13: 978-0-18-215589-7

Han, Byung- Chul (2019) Psikopolitika, Çev. Haluk Barışcan. İstanbul: Metis Yayınları.

Machiavelli, Niccolò (2012). Prens, İstanbul: Can Yayınları

OECD (2015), “Pharmaceutical consumption”, in Health at a Glance 2015: OECD Indicators, OECD Publishing, Paris.


*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.

** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:

Muhammet Ali Yunus, “İktidarın Psikolojik Yönü: Psiko-İktidar Modeli” https://www.fikirtepemedya.com/siyaset/iktidarin-psikolojik-yonu-psiko-iktidar-modeli/ (Yayın Tarihi: 24 Nisan 2024).

***Bu yazıyı PDF olarak indirebilirsiniz:

Visited 448 times, 2 visit(s) today

Close