Son günlerde, Yemen’deki Şii isyancı grubu Husilerin Kızıldeniz’de seyir halindeki gemilere yönelik gerçekleştirdiği saldırılar uluslararası gündemi yoğun bir şekilde meşgul ediyor.Husi milisleri, ilk olarak23 Ağustos’ta, Yunanistan bandıralı bir petrol tankerini vurdu. Saldırının ardından meydana gelen petrol sızıntısı dünyanın en işlek su yollarından biri olan Kızıldeniz’de bir çevre felaketi riski oluşturdu. Ardından, 2 Eylül’de, Husi militanları, biri Suudi Arabistan bayraklı, diğeri ise Panama bayraklı iki ham petrol tankerine füze ve kamikaze dronları ile saldırı düzenledi.
Bu saldırılar, İsrail’in Gazze’ye savaş açmasından bu yana Husi isyancıları tarafından İsrail’e ve onu destekleyen devletlere karşı yürütülen geniş kapsamlı bir kampanyanın parçalarıydı. Yemen merkezli grup, İsrail’in Gazze’ye yönelik kapsamlı bir operasyon başlattığı Ekim 2023’ten bu yana Kızıldeniz’de 100’den fazla ticari ve askerî gemiyi hedef aldı. Husiler, başlangıçta İsrail bağlantılı gemileri hedef alacağını ilan etse de pratikte ayrım gözetmeyen saldırılar düzenledi.
Peki, Kızıldeniz’de gemileri vuran Husiler kimdir? Kızıldeniz’den geçen gemilere neden saldırıyorlar? Müttefikleri kimler? Nasıl bir savaş tarzı uyguluyor? Husilerin uyguladığı savaş tarzının uzun vadeli etkileri neler olabilir?
Husiler Kimdir?
Husiler, Yemen’in Şii azınlığı, Zeydiler adına hareket etme iddiasında olan silahlı bir örgüttür. Aynı zamanda “Ensarullah” olarak da bilinen Husi hareketi, 2014 yılında Yemen’in başkenti Sana’yı ele geçirmiş ve Yemen hükümetine karşı şiddetli ve uzun süren bir ayaklanma başlatmıştır. Her ne kadar Suudi Arabistan öncülüğünde, çoğunluğu Sünni Körfez ülkelerinden oluşan askerî koalisyon Yemen’deki merkezî yönetime destek amacıyla iç savaşa müdahil olsa da Husileri mağlup etmeyi başaramamıştır. Husiler, halihazırda, başkent Sana’nın yanı sıra Yemen’in kuzey ve batısındaki bazı şehirleri fiilen kontrolü altında tutmaktadır.
Husiler Neden İsrail’i Hedef alıyor?
Husi hareketi, kendisini İran liderliğindeki “direniş ekseninin” bir parçası olarak tanımlamaktadır. Bu çerçevede, aralarında Hizbullah, Hamas ve Kata’ib Hizbullah’ın da yer aldığı bir dizi devlet dışı silahlı aktörle birlikte Ortadoğu’da İsrail ve ABD’nin çıkarlarını hedef almaktadır. Husiler, İsrail’in Gazze’ye dönük saldırılarının ardından Hamas’la dayanışmasını göstermek amacıyla İsrail topraklarına 200’den fazla füze ve insansız hava aracı saldırısı gerçekleştirmiştir. Husi liderleri, Tel Aviv’e Gazze’deki savaşa son verme çağrısında bulunarak İsrail’e yönelik saldırılarının dozunu arttıracağına dair tehditlerde bulunmaktadır.
Husiler, İsrail’i doğrudan hedef alan eylemlerine ek olarak İsrail’in Gazze halkına dönük saldırılarına kayıtsız kalan ülkeleri de hedef almaktadır. Bu bağlamda, daha önce de belirtildiği gibi, Kızıldeniz’deki onlarca ticari ve askerî gemiye, İsrail veya müttefikleriyle bağlantılı olup olmadıklarına bakmaksızın saldırılar düzenlemiştir. Bu eylemler, uluslararası deniz ticaretini aksatmayı ve İsrail’in eylemlerine destek veren ülkelerin ekonomik çıkarlarına darbe vurmayı amaçlamaktadır.
Husileri Kimler Destekliyor?
Husi isyancıları, İran tarafından güçlü bir şekilde desteklenmektedir. Bu bakımdan, Husiler sıklıkla Tahran’ın Yemen’deki vekil savaşçısı olarak nitelendirilmektedir. Gerçekten de Husi hareketi, Tahran’ın bölgesel hegemonya arayışıyla uyumlu bir jeopolitik gündeme sahiptir. Ancak İran, her ne kadar Husilerin ana sponsoru olsa da Husileri destekleyen tek siyasi aktör değildir. İran’ın yanı sıra Hizbullah da Husi isyancılarına silah, mühimmat, askerî eğitim ve danışmanlık desteği sağlamaktadır.
“Deniz Hibrit Savaşı”
Husilerin Kızıldeniz’deki eylem tarzı, önde gelen ABD’li savunma entelektüeli Frank G. Hoffman’ın “deniz hibrit savaşı” olarak adlandırdığı konseptle örtüşmektedir. Hoffman, “deniz hibrit savaşını” asimetrik deniz taktiklerini gelişmiş konvansiyonel silahlarla birleştiren bir savaş biçimi olarak tanımlamaktadır. Hoffman 2010 tarihli bir makalesinde, İran ve Irak’ın, 1980’lerin sonlarında, Basra Körfezi’nde seyir halindeki gemilere yönelik sistematik saldırılarının “deniz hibrit savaşı”nın çarpıcı bir örneği olduğunu savunmuştur.
Hoffman, 2016 tarihli başka bir çalışmasında, İran’ın deniz doktrininin ve gerçekleştirdiği tatbikatların “deniz hibrit savaşı”nın izlerini taşıdığını kaydetmiştir. Buna göre, İran’ın küçük ve hızlı saldırı botlarını, mini denizaltılarını, deniz mayınlarını, seyir halindeki gemilere el koyma eylemlerini, gemisavar füzeleri ve petrol yollarını kesme tehditlerini eş zamanlı şekilde içeren deniz tatbikatlarının, “hibrit” bir deniz tehdidinin nasıl olacağına dair fikir verdiğini dile getirmiştir.
Hoffman’ın görüşlerinden hareketle, Husilerin Kızıldeniz’deki eylemlerinin “deniz hibrit savaşı”nın canlı bir örneğini temsil ettiğini söylemek mümkündür. Husiler; taarruz botu, gemisavar füzeleri, balistik füzeler ve kamikaze dronları gibi gelişmiş askerî yeteneklerini asimetrik deniz taktikleriyle birleştirmektedir. Bu bakımdan, hedeflerine sürpriz saldırılar düzenlemekte ve doğrudan silahlı çatışmalara girmekten kaçınmaktadır. Husiler, saldırılarında öncelikli olarak ticari gemileri hedef almaktadır. İran destekli grup, zaman zaman deniz füzeleri ve insansız hava araçları kullanarak askerî gemileri de hedef almaktadır. Husiler ayrıca bir kargo gemisine de el koymuştur. Asimetrik savaşlarda ana hedef, düşmanın savaşma azim ve iradesini psikolojik etki yaratan sarsıcı eylemlerle aşındırmaktır. Husiler, bu tarz eylemlerle, asimetrik savaşın çekirdeğini oluşturan psikolojik etkiyi meydana getirmeye çalışmaktadır.
Potansiyel Etkileri
Devlet dışı silahlı aktörler, öğrenen örgütler olarak diğer devlet dışı grupların uyguladığı taktik ve stratejileri yakından takip etmekte; gerektiğinde bunlardan istifade etmektedir. Örneğin, Hizbullah’ın İkinci Lübnan Savaşı sırasında İsrail Savunma Güçleri’ne karşı uyguladığı taktikler, sonraki yıllarda Hizbullah’ın nispi başarısından etkilenen Hamas için bir rol model oluşturmuştur.
Husilerin Kızıldeniz’de seyir halindeki gemilere yönelik saldırıları, İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamları gündemde tutmakta, İsrail’in eylemlerini yeterince kınamayan devletlerin ekonomik çıkarlarını baltalamakta ve İsrailli güvenlik politika yapıcılarını meşgul etmektedir. ABD ve müttefiklerinin Husilerin ticari ve askerî gemilere yönelik saldırılarını etkisiz hale getirme çabaları Husileri bu tarz eylemler yapmaktan şu ana kadar caydıramamıştır. Dolayısıyla, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki işgalini sona erdirme hedefine ulaşamasa dahi Husilerin eylem tarzının etkili bir yöntem olduğunu iddia etmek yanlış olmaz. Bu bakımdan, Husilerin Kızıldeniz’de uyguladığı taktikler diğer devlet dışı silahlı aktörler tarafından kısmen ya da tamamen taklit edilebilecek bir emsal teşkil etmektedir.
Sonuç
İsrail’in Gazze’ye yönelik tam kapsamlı bir savaş başlatmasından bu yana Husiler, asimetrik deniz taktiklerini gelişmiş konvansiyonel silahlarla harmanlayarak İsrail ve müttefiklerine karşı bir “deniz hibrit savaşı” yürütmektedir. Husilerin bu savaş tarzı devlet dışı aktörlerin taktiklerinde bir evrimi işaret ederken diğer devlet dışı grupların bu taktikleri taklit etme ihtimalini doğurmaktadır. ABD ve müttefiklerinin Husilerin saldırılarını sona erdirme çabalarının yetersizliği gelecekte benzer aktörlerin bu yöntemleri benimsemesini teşvik edebilir. Husilerin gelişmiş silahlar konuşlandırabilmesini sağlayan ana faktörün İran ile olan yakın bağları olduğu dikkate alındığında, özellikle İran adına vekâlet savaşı yürüten devlet dışı aktörlerin benzer taktiklere yönelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.
** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:
Tarık Solmaz, “Husilerin “Deniz Hibrit Savaşı”” https://www.fikirtepemedya.com/dis-politika/husilerin-deniz-hibrit-savasi/ (Yayın Tarihi: 6 Eylül 2024).
***Bu yazıyı PDF olarak indirebilirsiniz: