EdebiyatPolitik Psikoloji

Yüzbaşının Kızı: Meşruiyetin Kuruluşu, Karizma ve Düşmanla Diyalog

Puşkin’le Politik Psikoloji Dersleri – 2

Boris Godunov’un unutulmaz finalinde tören kuruldu ama çalışmadı; meşruiyet doğmayınca iktidar boşlukta asılı kaldı. İktidar sahnesi bir şekilde hazırlanabilir, fakat halkın içten onayı yoksa mekanizma işlemez. Şimdi ise Puşkin’in Yüzbaşının Kızı romanında tam tersi bir sorunun cevabını arıyoruz: Meşruiyet nasıl doğar? Hiçbir hukukî dayanağı olmayan, taç giymemiş, saray tarafından tanınmayan biri nasıl gerçek bir otorite kurar? Ve daha da ilginç olanı: Düşman olarak görülen biriyle nasıl insani bir bağ kurulabilir?

Yüzbaşının Kızı, on sekizinci yüzyıl Rusya’sında gerçekten yaşanmış Pugaçov İsyanı’nı konu alır. İsyanın lideri Yemelyan Pugaçov, kendini “öldüğü söylenen Çar III. Petro” olarak tanıtır. Tarih bunun doğru olmadığını yazar; hayat ise başka türlü akar: Binlerce insan ona inanır, bağlanır, ordusu kaleler zapt eder. Puşkin, romanın satır aralarında bu otoritenin nasıl kurulabildiğini gösterir. Romanın merkezinde de ilginç bir ilişki vardır: Genç bir soylu subay ile sahte bir çar arasında kurulan garip, tehlikeli ama derin bir bağ.

Kar Fırtınasında Başlayan Bir Hikâye

Pyotr Grinyov bir soylunun genç oğludur. Taşradaki Belogorsk Kalesi’ne subay olarak atanır. Yolda kar fırtınasına yakalanır, donmak üzeredir. Karanlıkta bir adam belirir, yolu gösterir. Grinyov minnetini göstermek için kendi kürkünü adama verir. Adam teşekkür eder, karanlığa karışır.

Grinyov kaledeki görevine başlar. Bir zaman sonra yüzbaşının kızı Masha’ya âşık olur. Derken Pugaçov İsyanı patlar, kale isyancılar tarafından ele geçirilir. Grinyov şaşkınlıkla fark eder ki isyanın başındaki adam, o kar fırtınasında yolunu gösteren kişidir.

Pugaçov Grinyov’u esir alır ve ondan biat ister. Grinyov, “Sadakatim Çariçe’ye” diyerek reddeder. Bu cümle, isyancı bir liderin huzurunda kendi idam hükmünü vermek gibidir. Fakat Pugaçov o kürk jestini hatırlar ve onu bağışlar. Grinyov serbest kalır, ancak kaleye döndüğünde Masha’nın kendisinden intikam almak isteyen rakibi Şvabrin’in eline düştüğünü öğrenir. Çaresiz, tüm riski göze alarak tekrar Pugaçov’a gider ve yardım ister. Pugaçov bu girişim için ona yardım eder ve Masha’yı kurtarmasını sağlar.

Sonunda Grinyov, “isyancıya yakın durduğu” için hain damgası yer. Mahkemede Masha tanıklık yapar, Çariçe de davaya müdahale eder, Grinyov kurtulur. Pugaçov ise yakalanıp idam edilir.

Görünüşte basit bir aşk ve isyan hikâyesidir bu. Ama içinde üç derin politik psikoloji dersi vardır.

Birinci Ders: Karşılıklılık (Mütekabiliyet), Küçük Bir Jestin Büyük Sonuçları

Romanın en önemli sahnelerinden biri ilk sayfalarda yer alır: Grinyov donmak üzereyken bir yabancı yol gösterir, Grinyov da minnetle kürkünü ona verir. Yalnızca birkaç sayfa süren bu an, yıllar sürecek sonuçlar doğurur. Bu kısa sahnede iki şey aynı anda gerçekleşir. Birincisi, somut bir kurtuluş. Grinyov hayatını kaybedebilirdi ama yabancının yardımıyla yaşar. İkincisi, görünmez bir sözleşme. İyilik yapan ile iyilik gören arasında bir bağ doğar. Sosyal psikologlar der ki insanlar iyiliği geri ödeme arzusu hissederler. Sizi tanımayan biri size hayat kurtarıcı bir iyilik yapmışsa, siz ona borçlu hissedersiniz. Yahut da biri size bir hediye verdiyse ona borçlu hissedersiniz. Bu borç, rasyonel hesapların ötesinde duygusal, neredeyse vicdani bir yüktür.

Pugaçov, Grinyov’u birden çok kez ölümden kurtarır. Bu lütufların kökünde, bozkırdaki o ilk karşılaşmanın yarattığı karşılıklılık zorlaması ve Pugaçov’un onur anlayışı vardır. Grinyov’un verdiği kürk Pugaçov için ciddiye alınma, insan yerine koyulma anlamını taşır. Grinyov o sırada karşısındakinin kim olduğunu bilmez; sadece kendisine yardım eden bir insana hediye verir. Birinin iyiliği ve diğerinin hediyesi ikisinin de ruhunda bir ilişkiyi başlatmış olur. Şunu da belirtmek gerekir ki Pugaçov’un daha sonraları Grinyov’a gösterdiği merhamet ve lütuflar sadece duygusal borçluluktan değildir: Kalabalık önünde Grinyov’u bağışlamak, onun karizmatik otorite anlatısını da pekiştirir. Bu af hem insanî bir borcun ödenmesi, hem de liderlik için kitleye yönelik ikna edici bir mesajdır.

İki adam aslında birbirinin düşmanıdır. Biri Çariçe’ye bağlı bir soylu, diğeri devlete başkaldıran bir köylü lideri. Ama aralarında paylaşılan bir tarih vardır. Bu tarih dili yumuşatır, teması insanîleştirir. Grinyov, Pugaçov’u “sadece canavar” olarak görmez. Pugaçov da Grinyov’u “sıradan bir düşman” gibi harcamaz. Mikro ölçekte bir jest, makro ölçekte sonuçlar doğurur.

Bugün bunu diplomaside görürüz. İki ülke düşman olabilir ama liderleri arasında kişisel bir bağ varsa, bu bağ büyük çatışmalarda bile küçük bir diyalog kapısı açabilir. Belki yıllar önce bir kriz anında küçük bir yardım, belki bir jest… Bu tür kişisel tarihler, kurumsal düşmanlığı tam olarak silmez ama yumuşatır, bazı kanalları açık tutar. Ya da iş dünyasında iki rakip şirket vardır ama CEO’ları arasında eski bir dostluk da vardır. Belki biri diğerine zor bir dönemde yardım etmiştir. Bu ilişki, rekabetin tamamen düşmanca seyretmesini önleyebilir.

Puşkin, karşılıklılık normunun siyasetin en sivil hali olduğunu gösterir adeta. Peki, bu kişisel bağların ötesinde, Pugaçov gibi bir adamın kitleleri peşinden sürüklemesini sağlayan nedir?

İkinci Ders: Karizmanın İnşası, Hikâye, Performans ve İnanç

Pugaçov’un meşruiyetini besleyecek hiçbir hukuki dayanağı yoktur: Ne tacı vardır ne tahtı ne de sarayın tanıdığı bir kimliği. Hatta Boris Godunov’un aksine, onun bir taç giyme töreni bile yoktur. Tek dayanağı, “Ben öldüğü söylenen Çar’ım” iddiasıdır. Peki, nasıl olur da binlerce insan bu sahte çarın peşinden gider?

İlk adım, hikâye anlatmaktır. Pugaçov der ki: “Ben mucizevi bir şekilde kurtuldum. Şimdi halkımı zulümden kurtarmaya geldim.” Bu hikâye halkın umudunu besler. İnsanlar inanmak ister çünkü başka umutları yoktur. Çar uzaktadır, soylular zalimdir, sistem işlemez. Pugaçov gelir ve der ki: “Ben sizin çarınızım, size adalet getireceğim.” Bu sadece bir iddia değildir; aynı zamanda bir vaattir.

Ama hikâye tek başına yetmez. İkinci adım, performanstır. Pugaçov bu hikâyeyi somut eylemlerle pekiştirir. Kalede “adalet sahneleri” kurar. Kalabalık önünde birilerini affeder, birilerini infaz eder. İnsanlar şunu görür: “Bu adam hükmediyor. Bu adam adaleti dağıtıyor.” Boris Godunov’da tören boşa düşmüştü çünkü halk içinden onaylamıyordu. Pugaçov’un törenlerinde ise halk onaylıyor. Çünkü Pugaçov onlara dokunuyor, onların dilinden konuşuyor, onların derdine çare vaat ediyor.

Sosyolog Max Weber buna “karizmatik otorite” der. Kişinin olağanüstü nitelikleriyle kurduğu meşruiyettir bu. Kriz anlarında, belirsizlik zamanlarında insanlar tutunacak bir lider ararlar. Kurumlar çökmüştür ya da yetersizdir. Karizmatik lider bu boşluğu doldurur. Doğru zamanda, doğru yerde, doğru hikâyeyi anlatır. Ve bu hikâyeyi küçük sembolik jestlerle pekiştirir.

Ama karizmanın zayıf bir yönü de vardır. Pugaçov’un meşruiyeti sadece onun varlığına bağlıdır. O ölürse, hareket çöker. Tarih de bunu gösterir: Pugaçov idam edildiğinde, isyan bitmiştir. Karizmatik liderlik hızlı ve güçlü bir meşruiyet üretir ama uzun vadede sürdürülemez.

Bugün bunu kriz liderlerinde görürüz. Ekonomik çöküşte, salgında, savaşta, depremde ortaya çıkan liderler hızla yükselirler. Kurumlar yavaş çalışırken onlar hızlı karar alırlar. Bürokratik dil soğuk kalırken onlar sıcak, kişisel bir üslupla konuşurlar. Küçük sembolik jestlerle, bir felaketzedeye sarılmak, bir hastaneyi ziyaret etmek gibi eylemler aracılığıyla insanlarla yakınlık kurarlar. İnsanlar “bu kişi bizim için bir şeyler yapıyor” diye düşünür ve o kişiye bağlanır. Ama tehlike şurada yatar: Eğer bu lider kişisel otoriteyi kurumlara devredemezse, o gittiğinde her şey çöker. Pugaçov’un kaderi budur. Modern liderler için ders: Karizma geçicidir, kurumlar kalıcıdır.

Üçüncü Ders: Düşmanla Konuşma Sanatı – Empati ve Sınırlar

Grinyov ile Pugaçov birbirinin düşmanıdır. Normalde aralarında diyalog olamaz, sadece savaş olabilir. Ama aralarında kişisel bir tarih vardır. O kürk jesti, o hayat kurtarma anı, diyaloğu ve insani ilişkiyi başlatmıştır.

En çarpıcı sahne, Pugaçov’un Grinyov’u esir aldıktan sonraki görüşme sahnesidir. Pugaçov, Grinyov’u çadırına çağırır. Masal anlatır, şarap içer, güler. Grinyov görür ki Pugaçov düşünen, hisseden, hatta şairane bir ruhu olan biridir. Bunu görmek, Grinyov’un zihninde Pugaçov’un zalimliğini silmez; Grinyov onun binlerce insanı öldürdüğünü çok iyi bilir, ama artık onu sadece bir canavar olarak da göremez. Pugaçov Grinyov’un zihninde “insan” kategorisine girmiştir. Bir insan ki korkar, düşünür, duygulanır, minnettarlık duyar.

Çatışmalarda insanlar düşmanı insan dışı bir kategoride görme eğilimindedir (dehumanisation). Bu, şiddeti kolaylaştırır. Ama kişisel temas bu mekanizmayı kırar. Grinyov ve Pugaçov ilişkisinde de böyle olur. Grinyov’un zihninde iki karşıt fikir çarpışır: “Bu adam zalim bir isyancı” ve “Bu adam bana iyilik etti.” Grinyov bu iki fikri harmanlayarak yeni bir zihinsel temsil yaratır. Bu yeni temsil önceki canavar imajından farklıdır, çünkü yeni temsil bir insan temsilidir. Kötü ve iyi yönleriyle bir insan. Sosyal psikolojide buna “yeniden insanileştirme” denir. Grinyov, Pugaçov’la yüz yüze geldiğinde onun da acı çektiğini, düşündüğünü görür. Bu değişen algı yine de Grinyov’u taraf değiştirmeye itmez. O hâlâ Çariçe’ye bağlıdır. Pugaçov’un isyanını onaylamaz. Ama aralarındaki dil değişir. Grinyov, Pugaçov’la konuşurken saygısızlaşmaz ama ona biat da etmez ve sınırlarını itinayla korur. Pugaçov da Grinyov’dan biat bekler ama zorlamaz. İkisi de bir tür “ahlâkî sınır” çizer.

Romandaki güçlü sahnelerden biri de şudur: Grinyov, Pugaçov’dan Masha için yardım ister. Pugaçov sorar: “Neden sana yardım edeyim? Sen bana biat etmedin. Sen benim düşmanımsın.” Grinyov cevap verir: “Evet, ama aramızda bir şey var. Bu, ikimizin arasında.” Pugaçov uzun bir sessizlik sonrasında kabul eder.

Burada kişisel ilişki, siyasal düşmanlıktan daha güçlü çıkar. Pugaçov stratejik hesap yapmaz. Grinyov’u kurtarmak ona siyasi fayda sağlamaz. Ama o eski iyilik, onur duygusunu harekete geçirir.

Grinyov’un dili de önemlidir. O Pugaçov’a yalvarmaz, tehdit etmez, aşağılamaz. Onunla eşit bir insan olarak konuşur: “Aramızda bir şey var.” Bu, müzakere etiğinin güzel bir örneğidir. Karşı tarafı problem çözme ortağı olarak görmek ama kendi ilkelerinden taviz vermemek.

Bugün bunu savaş sonrası barış görüşmelerinde görürüz. İki taraf birbirine kızgındır, belki düşmandır ama konuşmak zorundadır. Grinyov’un stratejisi de karşısındakinin insani yönünü görürken ilkeyi korumaktadır. İki taraf da karşı tarafın bir iç dünyası, bir tarihi, bir onuru olduğunu kabul eder. Bu kabul, anlaşmayı mümkün kılar.

Puşkin romanda Pugaçov’u romantik bir üslupla yüceltmeye çalışmaz. Bu gerçekçi bakış önemlidir. Pugaçov zalimdir, binlerce insanı öldürmüştür. Grinyov bunu bilir ve unutmaz, ama aynı zamanda Pugaçov’un “başka bir yüzü”nü de görür. Grinyov bu ikiliği taşır ve onunla yaşamayı öğrenir. Bu, ahlâkî olgunluktur: Dünyayı siyah-beyaz görmemek, gri tonları kabul etmek.

İnsan Psikolojisi Değişmedi

Yüzbaşının Kızı, Boris Godunov’un zihnimizde uyandırdığı soruya pratiğin içinde cevap arar: meşruiyet nasıl kurulur? Pugaçov’un elinde yasa yok, taç yok; ama hikâye, performans ve küçük jestler var. Pugaçov umut vaat eder, bu umudu görünür eylemlerle besler; kalabalık önce anlatıya kulak verir, sonra sahnede gördüğüne inanır. Kısacası, meşruiyet bazen söylevden değil sahneden, bazen hukuktan değil inandırıcılıktan doğar.

Grinyov–Pugaçov hattı başka bir gerçeği açığa çıkarır: Düşmanla konuşmak mümkündür, ama sınırları vardır. Empati, tarafsızlık değildir; karşındakini “insan” olarak görmek, onun yaptıklarını onaylamak anlamına gelmez. İki taraf birbirine düşman kalabilir; yine de birbirinin insanlığını tanımak diyalog için dar da olsa bir kapı aralar.

Puşkin’in hatırlattığı şey sert ama basit: Meşruiyet bazen sıfırdan kurulur; fakat düşman bir gücü insanileştiren, bozkır gecesinde verilmiş bir kürk gibi küçük bağlardır. Düşmanlar bile bu kişisel geçmiş yardımıyla konuşabilir. Empati, ilkeyi bırakmak değil, ilkeyi insanileştirmenin yoludur. Bu, yalnız XVIII. yüzyıl Rusya’sı için değil, bugünün siyaset sahnesi için de geçerlidir.

Puşkin’in başka bir eseriyle derslerimize devam edeceğiz.

Visited 42 times, 1 visit(s) today

Close