“alle guten Dinge lachen.“
(Tüm iyi şeyler gülümser.)
Ahmet Ağaoğlu, Ziya Gökalp’ten bahsederken onun en mühim özelliklerinden birinin “nikbinlik” (hayata iyimser bir nazarla bakmak) olduğunu vurgulamaktadır:
“Ziya da bütün büyük mefkûreciler gibi nikbindi. Hiçbir zaman, hiçbir vaziyette Ziya’nın ruhuna yeis, ümidsizlik gibi tasavvurlar girememiştir. En müşkil ve en karanlık zamanlarda o, dâima etrâfına imân ve ümit saçmıştır.”1
O, hayatın tüm zorluklarına rağmen yaşama umutla bakmayı elden bırakmamıştır. “İnsâniyyetin medeni tekâmülüne, milletimin harsi tekâmülüne kuvvetli imânım var.” diyen Gökalp hem Türklerin hem de insanlığın içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulacağına dair imanını asla terk etmemiştir.2 Gökalp, iyimserliği hem mizaç hem de felsefi olarak benimsediği gibi Türkleri daha iyi bir geleceğe ulaştıracak kuvvetin de iyimserlikte olduğunu vurgulamaktadır:
“Hissen ve mizâcen nikbin olduğum gibi, ilmen ve felsefeten de nikbinim. Bence Türkler’i kurtaracak böyle ilmî bir nikbinliktir. Mütareke’den beri birçokları bedbin oldu. (…) Mefkûre ile beraber olunca bütün kahırlar çekilebilir. Mefkûrem yükseldikçe ben sıkıntılarımı unuturum. Ben, bahtiyarlığı sevgi ve mefkûrede bulan bir adamım. Bundan dolayıdır ki vecdim artar, eksilmez.”3
Bu, içi doldurulmamış, boş bir iyimserlik değildir. Hayata kuvvet veren, iradeye yön veren bir iyimserliktir. Bir hedef koyan, o hedefe doğru her atılıma zemin hazırlayan bir bakış açısıdır.
Terry Eagleton, “İyimser Olmayan Umut” adlı kitabında iyimserlik ve umudu birbirinden ayırmaktadır. Buna göre iyimserlik; insanın dünyadaki sorumluluğunu yok sayan, işlerin kendiliğinden iyi gideceğine dair inançtır. Salt boş bir beklentidir. Umut ise gayreti, sorumluluğu ve çabayı ihtiva eder.4 Umudu elzem kılan şartların farkındalığıdır. Felaketin ve yıkımın kaçınılmazlığına dair bilinçtir. Gökalp’in iyimserliği, içinde umudu da barındırması bakımından değerlidir. Bu iyimserlik, felaketler karşısındaki dönüştürücü iradedir. Hayatın sıkıntılarına ve tehlikelerine karşı zırh olan bir koruyucu güçtür. O koruyucu güç, Alman düşünür Martin Heidegger’de şöyle dile gelecektir: “Tehlikeye ne kadar yaklaşırsak, koruyucu güce giden yollar o kadar parlak bir biçimde ışıldamaya başlar.”5
Tehlike, sadece tehdit değildir. Aynı zamanda kendini yeniden düşünme, özüne dönme ve yeni bir başlangıç yapma fırsatıdır. Heidegger’in iyimserliği, insanın kriz karşısında pasif bir teselli bulmasından değil, tam tersine krizin içinden daha sahici bir varoluş olanağının doğabileceğine olan inançtan kaynaklanmaktadır. Zira filozof, görmeyi bilen kişidir. Karanlığın içindeki ışığı, yıkımın içindeki kurtuluş potansiyelini ancak ve ancak sahici düşünürler görebilir. Gökalp’in bir mektubunda dediği gibi:
“Evet, bâzı insanlar vardır ki zevkini, saâdetini mihnet hâline koyar. Ben ise felâketten saâdet doğururum; mihnetten meserret (sevinç) çıkarırım.”
Gökalp’in sevincinin iki büyük kaynağı vardır: Allah inancı ve mefkûre (ideal) bilinci. Onu yaşama sevinciyle dolduran, hayata gülümser bir çehreyle baktıran bu iki sağlam dayanaktır:
“O hâlde meserret insana nereden gelir? Bu kadar gam ve keder arasında meserret nasıl doğar? Meserret insana Allâh’a ve mefkûreye imândan gelir. Allâh’a imân birçok gamları kaçırdığı gibi, mefkûreye imân da birçok kederleri dağıtır.”
Ziya Gökalp, sürgün yıllarının zorlu dönemecinde, vatan ve yuva hasretini en hararetli biçimde yaşarken dahi yaşama zevkinden “nikbinler kederleri meserret görürler” diyerek taviz vermemiştir. Özgürlüğün baskıyı yeneceğine dair inancını hep diri tutmuştur. Çünkü, “madem ki ilim var, mefkûre var, bu ikisi ileri gidiyor, o halde insanlık da iyi olacaktır.” Bu bakımdan iyimserlik, aynı zamanda, zulüm karşısında adaleti çağırma ödevidir. İlimle ve fikirle gelişen adalet bilinci zulme galebe çalacaktır. Ancak o zaman, ilahi bir ahlak gelecek ve bugünkü ahlaksızlıkları ortadan kaldıracaktır.
Alman düşünür Walter Benjamin, Gökalp’in insanlığın geleceğine dair umutlu bakış açısını paylaşmamaktadır. O, Tarih Kavramı Üzerine’de şöyle demektedir:
“Klee’nin Angelus Novus adlı bir resmi vardır. Bir melek betimlenmiştir bu resimde; meleğin görünüşü, sanki bakışlarını dikmiş olduğu bir şeyden uzaklaşmak ister gibidir. Gözleri, ağzı ve kanatları açılmıştır. Tarihin meleği de böyle gözükmelidir. Yüzünü geçmişe çevirmiştir. Bizim bir olaylar zinciri gördüğümüz noktada, o tek bir felaket görür, yıkıntıları birbiri üstüne yığıp, onun ayakları dibine fırlatan bir felaket. Melek, büyük bir olasılıkla orada kalmak, ölüleri diriltmek, parçalanmış olanı yeniden bir araya getirmek ister. Ama cennetten esen bir fırtına kanatlarına dolanmıştır ve bu fırtına öylesine güçlüdür ki, melek artık kanatlarını kapayamaz.”6
Benjamin’in “tarihin meleği” analojisi iyimserlik fikrini radikal biçimde tersine çevirmektedir. Melek, insanların “ilerleme” diye adlandırdığı şeyin aslında bir yıkıntılar yığını olduğunu görmektedir. Her “ilerleme” adımı, bir başka yıkımın, bir başka felaketin üstüne binmektedir. O, geçmişteki yıkımları onarmak, “ölüleri diriltmek” ister ama cennetten esen fırtına onu geleceğe sürüklemektedir. Benjamin, burada, tarihin doğrusal ilerleyişine değil, onun felaket birikimi doğasına dikkat çekmektedir. Buna göre, insanlığın umutlu bir gelecek beklentisi beyhudedir.
Ziya Gökalp’in iyimserliği Walter Benjamin’in “tarihin meleği”nin baktığı o büyük felaket manzarası karşısında, insana eylem, yeniden inşa ve anlam üretme imkânları açmaktadır. Benjamin’in meleği geçmişin yıkıntılarına bakarken felaketi görür, fakat onu onaramaz; çünkü cennetten esen “ilerleme” fırtınası tarafından çaresizce ileriye sürüklenir. Gökalp’in iyimserliği ise bu çaresizliğe karşı, insanın aklına, ilmine ve ortak ülküsüne duyulan derin güveni temsil etmektedir. Gökalp’e göre, insanlık bilim ilim ve düşünce aracılığıyla kendini sürekli geliştirme kapasitesine sahiptir. Tekamülün, gelişmenin olduğu her yerde iyimserlik (nikbinlik) vardır. Kötümserlik (bedbinlik) ise gelişimin durduğu, yaşamın bittiği yerde başlar. İpek Böceği adlı şiirinde şöyle der:
“Röntgen şuaıyla kozaya baktım,
Gördüm bir bedende iki uzviyyet
…
Bir tende yaşayan bu iki melek:
Birisi tırtıldı, biri kelebek.
Tırtıl tekâmülün sonuna varmış,
Durmuş tefeyyüzde, dönmüş geriye
Bu yüzden çarhını ölümler sarmış,
Gerektir her uzvu şimdi eriye.
Değişecek şekli: Tırtıl ölmeden
Çıkacak içinden yeni bir beden.
Tırtıla baktıkca dâim bedbinsin,
Kelebeğe bak ki olasın nikbin.”
Bu bakış açısı, felaketleri ve yıkımları yalnızca bir çöküş değil, aynı zamanda yeniden doğuşun zemini olarak görme imkânı taşımaktadır. Böylece, yıkımın ardından yeni bir düzen kurmak, yaşanan acıları ortak ülkülerin rehberliğinde aşmak mümkün olacaktır. Felaketler ise insanın kendini yeniden tanımladığı bir yaratıcı eylem alanına dönüşecektir. Gökalp’in iyimserliği, bu anlamda, kör bir umut değil; iradeye, dayanışmaya ve yeniden yapma gücüne dayalı bir umut biçimidir. İnsanın pesimizmine, hareketsizliğine bir itirazdır. Gökalp’in iyimser düşüncesi; felaketler karşısında umutsuzluğa kapılmadan yeniden inşa cesaretini, kolektif dayanışma bilincini ve tarihi anlamlandırma iradesini mümkün kılmaktadır. Çünkü, “asıl hüner, şeytanî bir zamanda Rahmanî bir vecd içinde yaşamaktır.” Bu düşünce, felaketlerin enkazı altında kalmak yerine, o enkazdan yeni bir insanlık doğurmanın felsefi ifadesi olarak hâlâ canlılığını korumaktadır.
Son olarak, Ziya Gökalp gibi şunu diyoruz: Milleti sevenlerin kaderi, milletin kaderiyle beraberdir. Onun ruhunun şad olması; Türk milletinin müreffeh ve huzurlu olmasıyla mümkündür. Ruhu şâd olsun.
- Ziya Gökalp, Limni ve Malta Mektupları, Haz. Fevziye Abdullah Tansel, Ankara, Türk tarih Kurumu Basımevi, 1989, Önsöz, s. XXXVII. ↩︎
 - Ziya Gökalp, Limni ve Malta Mektupları, s. 188. ↩︎
 - Ziya Gökalp, Limni ve Malta Mektupları, s. 188. ↩︎
 - Terry Eagleton, İyimser Olmayan Umut, Çev. Emine Ayhan, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2015, s. 14. ↩︎
 - Martin Heidegger, Tekniğe İlişkin Soruşturma, Çev. Doğan Özlem, İstanbul, Paradigma Yayınları, 1998, s. 82. ↩︎
 - Walter Benjamin, Tarih Kavramı Üzerine, erişim linki: https://tr.anarchistlibraries.net/library/walter-benjamin-tarih-kavrami-uzerine ↩︎
 

                        
                        
                        
                        
                        
                        
                        




