9 Ekim 2025 tarihi itibariyle Gazze’de ateşkeş sağlanmıştır. 7 Ekim 2023’ten günümüze kadar süren İsrail saldırıları, Gazze’de birçok insanlık trajedisin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu saldırıların dikkat çekici yönlerinden biri, İsrail akademesinin İsrail hükümetinin baskı ve şiddet politikalarına olan desteğidir. Farklı seslerin birlikte yaşadığı özgürlük mekanları olarak tasavvur edilen üniversiteler, İsrail saldırılarında iyi bir sınav verememiştir. Bu üniversiteler, acımasız saldırıların Gazze’de yol açtığı felaketlere bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak destek vermiştir.

Modern savaş pratiklerinde yalnızca askerî ve siyasi aktörler değil, akademik kurumlar da doğrudan ya da dolaylı şekilde etkili olmaktadır. Üniversiteler, bilimsel bilgi üretimi, teknoloji geliştirme, ideolojik meşrulaştırma ve propaganda süreçleriyle savaşın görünmeyen cephesinde yer alabilmektedir. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında ülkenin önde gelen üniversitelerinin de rol aldığına dair çok sayıda rapor, haber ve eleştiri bulunmaktadır. Bu sebeple, dünya genelinde birçok akademik kurum ve kuruluş, İsrail’in Filistinlilere yönelik baskı ve tahakküm politikasında İsrail üniversitelerinin de parmağı olduğu gerekçesiyle İsrail akademik dünyasıyla bağlarını koparmaktadır.1 Çünkü açıkça görülmektedir ki İsrail’de akademi ve ordu aynı hedef doğrultusunda çalışmaktadır. Bu iş birliğine yönelik kısık sesli tepkiler bile bastırılmakta, farklı görüşlerin varlığına müsaade edilmemektedir.

Bazı üniversite öğretim üyeleri, uluslararası hukuk tartışmalarında İsrail’in operasyonlarını meşrulaştırmaya dönük görüşler sunmaktadır. “Askerî gereklilik”, “sivil zararların kaçınılmazlığı” gibi argümanlar üzerinden devlet politikalarının savunulması, akademik bilginin propaganda amaçlı kullanılmasına örnek teşkil etmektedir. Ayrıca üniversite yönetimlerinin medya kampanyalarına katılımı, kamuoyunun savaş yanlısı bir çerçevede şekillenmesine katkı sağlamaktadır. Tüm bunlarla birlikte üniversiteler İsrail Ordusu’yla birlikte birçok program yürütmektedir. Bazen eğitim, bazen Ar-ge çalışması, bazen de teknoloji altyapısı konusunda süren ilişkiler ordu ile akademi arasındaki derin ilişkilerin tezahürü olarak belirmektedir.2

Öte yandan Gazze’deki üniversitelerin %90’ı ağır bombardımanlar sonucu ya tamamen yıkılmış ya da kullanılamaz hale gelmiştir. Gazze’de yükseköğretim eşi benzeri görülmemiş bir yıkım yaşamıştır. “Bu yıkım, Gazze’deki yükseköğretimin temellerini -işgal ve kuşatma koşulları altında uzun süredir direnç, umut ve entelektüel özgürlüğün sütunları olarak ayakta duran temelleri- ortadan kaldırmaya yönelik hedefli bir çabanın ürünüdür.”3 “Scholasticide” (akademik soykırım) kavramıyla ifade edilen bu süreç, yalnızca binaların yıkımını değil, akademisyenlerin ve öğrencilerin öldürülmesini, akademik hayatın bütünlüklü şekilde çökertilmesini de kapsamaktadır.

Baskı ve tahakkümdeki bu ortaklık, dünya çapında tepkilere neden olmuştur. Bu tepkilerden en dikkat çekici olanlardan biri Palestinian Campaign for the Academic and Cultural Boycott of Israel hareketidir. Bu hareketin amacı, zulme ortak olduğu için İsrail üniversitelerinin dünya çapında boykot edilmesidir. Bu hareketin üyelerinden Stephanie Adam, İsrail akademik kurumlarının “İsrail’in on yıllardır süren askeri işgalci, sömürgeci ve şimdi de soykırım rejimine” ortak olduğunu belirtmektedir. Ve eklemektedir: “Üniversitelerin, suç ortağı İsrail üniversiteleriyle bağlarını kesmesi ahlaki ve yasal bir yükümlülüktür.”

İsrail üniversiteleri, Gazze saldırılarında, İsrail ordusuyla işbirliği yapmıştır. Devlet politikalarına sağladıkları ideolojik destek ve uluslararası kamuoyunu yönlendirme çabalarıyla bu saldırılarda önemli bir rol üstlenmiştir. Gazze’de ise akademik kurumlar sistematik biçimde yıkıma uğramış, eğitim hakkı ihlal edilmiş ve akademik özgürlük tamamen yok edilmiştir. Bu durum, üniversitelerin savaş ve barış bağlamındaki rolünü yeniden düşünmeyi gerekli kılmaktadır. Akademik bilgi, insanlığın ilerlemesine hizmet etmek yerine savaşın bir parçası haline geldiğinde, yalnızca bilimsel etik değil, insanlığın ortak vicdanı da ağır yara almaktadır. Bilmek için bilmek, “vurmak için bilme”ye dönüştüğünde, vurulan sadece Gazze değil, tüm insanlık olmaktadır. Dolayısıyla, İsrail üniversitelerinin mevcut konumu, hem uluslararası hukuk hem de akademik etik açısından ciddi biçimde sorgulanması gereken bir olgu olarak önümüzde durmaktadır.
1- Bu bağlantıda, İsrail Üniversiteleriyle ilişkilerini kesen akademik kurumların haritalandırılması yapılmıştır: https://academicsforpalestine.dk/academic-boycott/boycott-map/
2- İsrail üniversiteleri ile İsrail ordusu arasındaki bağlantılar. https://sciencebusiness.net/news/international-news/amid-gaza-war-debate-intensifies-it-wrong-collaborate-israeli-universities
3- An open letter from the presidents of Gaza universities. Erişim Linki: https://www.aljazeera.com/opinions/2025/7/14/an-open-letter-from-the-presidents-of-gaza-universities