Köklü bir tarihe sahip ve kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış Ortadoğu coğrafyası, maalesef uzun yıllardır sadece kaosla özdeşleşmiş durumdadır. Etnik ve mezhepsel çatışmaların bir türlü son bulmadığı, darbelerin, iç savaşların ve işgallerin neredeyse olağan hale geldiği Ortadoğu dünya gündeminde de bu haliyle öne çıkmaktadır. Türkiye, hem bu coğrafya ile komşu olması hem de tarihsel anlamda sahip olduğu bağlar sebebiyle Ortadoğu’da yaşananlara hiçbir dönem bigane kalmamıştır. Ancak bununla birlikte bölgede yaşananları doğru değerlendirme, öngörüde bulunma ve bunlara bağlı olarak da yerinde politikalar üretme noktasında çok da başarılı olduğumuzu söylemek hakikati tam olarak yansıtmayacaktır. Yakın komşularımız olan Irak ve Suriye’de çeyrek asırdır uyguladığımız politikaların telafi edilemeyecek boyutta hatalarla dolu olduğu artık çok daha iyi görülmektedir. Özellikle Irak’ın, ABD tarafından işgal edilmesi sonrasında Türkmenlerin karşı karşıya kaldıkları varoluş mücadelesinin en çetrefilli günlerinde Türkiye maalesef gereken adımları atmakta çok geç kalmıştır.
Demokrasi ve insan hakları yalanlarıyla işgal edilen her toprak parçasında olduğu gibi Irak’ta da işgal öncesindeki eski günler adeta aranılır hale gelmiştir. ABD’nin Irak işgali resmî olarak son bulmuş olsa da fiilî anlamda halen devam ettiği ve oluşturduğu tahribatın uzun yıllar boyunca süreceği aşikardır. Irak’ta bu tahribattan en fazla etkilenenler Saddam Hüseyin rejimi döneminde de gün yüzü gösterilmeyen Türkmenler olmuştur. İşgal öncesinde Türkmen yerleşim birimleri Araplaştırılmak istenirken işgal sonrasında benzer şekilde Kürtleştirme üzerine bir politika inşa edilmiştir. Türkmen şehirlerinin demografik yapıları hedef alınmış, Türkmenler kitlesel ve mecburi göçlere tabi tutulmuşlardır. İşgalin üzerinden geçen yirmi yılda Irak’ın pek çok şehrinde nüfus yapısı değiştirilmiş; ülke, mezhepsel ve etnik çatışmalara hapsedilmiştir. Bu kalıcı kaos ortamı sebebiyle ülkedeki seçimlerin sağlıklı bir şekilde yapılması da mümkün olmamıştır. 2005 yılında Irak anayasasında yapılan değişiklik ile ülkenin federal bir siyasi yapıya geçmesi sonrasında ise yerel seçimlerin, daha doğru ifade ile, Vilayet Meclisi Seçimlerinin önemi katbekat artmıştır. Vilayet Meclislerinin, doğrudan vali atama, şehirdeki yatırımlara karar verme, yeterli çoğunluğun sağlanması halinde Vilayetin özerk bir yapıya kavuşarak merkezden ayrılması da dahil olmak üzere, şehrin güvenliğine dair alabilecekleri kararlar bu anlamıyla seçimleri parlamento seçimlerinden bile önemli kılmaktadır. Irak’ın pek çok noktasında on yıldır, Kerkük gibi en önemli ve tartışmalı bölgesinde ise on sekiz yıldır Vilayet Meclisi Seçimlerinin yapılamaması bu seçimlerin parlamento seçimlerinden daha önemli olduğu noktasındaki iddiamızı destekler niteliktedir.
18 Aralık 2023 Seçimleri
Önceki seçimlerde seçmenin sandık başına gitme oranına bakıldığında ancak % 50’lere ulaşılabildiği, seçimi bir çare olarak görmekten vazgeçenlerin başında da Türkmenlerin geldiği bilinmektedir. Bu sebeple 18 Aralık seçimleri için kampanya yürüten Türkmen siyasetçiler, seçim çalışmalarını Türkmenlerin seçime katılmalarını teşvik etmek üzerine inşa etmişlerdir. Seçime katılım oranı ve seçim sonuçları henüz resmî olarak ilan edilmese de yürütülen bu seçim kampanyasının amacına ulaştığı, Türkmenlerin seçime katılımı noktasında ciddi bir artış olduğu gözlemlenmiştir. Resmî olmayan sonuçlara göre katılım oranı Irak genelinde % 40’larda kalırken Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde bu oranın % 60’ların üzerinde seyrettiği görülmüştür. Türkmenler, on sekiz yıl aradan sonra yapılan bu kritik seçime Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi adıyla ilk kez tek bir liste olarak katılmıştır. Daha önceki seçimlerde Türkmenler haricindeki diğer bütün gruplar kendi içlerinde ittifak yaparak seçime girerken Türkmenlerin parçalanmış bir şekilde çok fazla parti ve adayla seçimlere girmesi tartışmalara sebep olan bir durumdu.
İlk kez bu seçimde Irak siyasetinde varlık gösteren Irak Türkmen Adalet Partisi, Türkmeneli Partisi, Türkmen Milliyetçi Hareketi, Türkmen Karar Partisi, Türkmen Hak Partisi, Türkmen Vefa Partisi, Türkmen İrade Partisi ve Irak Türkmen İslami Birliği partileri koalisyon oluşturarak Irak Türkmen Cephesi listesinden seçimlere girmişlerdir. Türkmenlerin seçime katılım oranlarının yüksek olmasının ana sebeplerinden biri de Türkmen siyasetçilerin tek vücut olarak seçmenin karşısına çıkmasıdır. Bununla birlikte seçim öncesinde Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi’nin Kerkük başta olmak üzere bazı tartışmalı bölgelerde seçmen kütüklerinin yeniden tetkik edilmesi hususunda yaptığı başvuru ve itirazlar dikkate alınmamıştır. İşgal sonrası dönemde demografik yapıyı istedikleri gibi değiştiren Kürtlerin böyle bir talebi kabul etmeyecekleri zaten açıktır. 2017 yılından bu yana Arap bir vali tarafından yönetilen Kerkük’te bu geçen süre içerisinde Arapların lehine bir nüfus değişikliği söz konusu olduğu için Türkmenlerin bu talebi Araplar tarafından da duymazdan gelinmiştir.
Irak Türkmen Cephesi Başkanı Hasan Turan’ın seçim günü yaptığı açıklamalara göre Kerkük dışından getirilerek usulsüz şekilde seçmen kütüklerine ismi yazdırılan kişi sayısı 260 binin üzerindedir. Seçimlerde yaşanan tüm usulsüzlüklere rağmen, hiçbir grup Vilayet Meclisinde çoğunluğu elde edecek oya ulaşamamıştır. Resmî olamayan seçim sonuçlarına göre Türkmenler 2, Araplar 6, Kürtler 7, Hristiyan azınlıklar ise 1 meclis üyesi kazanmışlardır. Ancak dağınık şekilde farklı listelerle seçime giren Arapların ve Kürtlerin bir araya gelip ortak hareket edip etmeyecekleri henüz bilinmemektedir. Daha evvel 45 üyeye sahip olan Kerkük Vilayet Meclisindeki sandalye sayısı bu seçimlerde 15’e düşmüştür. Dolayısıyla seçime giren bütün gruplar sandıktan en güçlü şekilde çıkarak devamındaki ittifak görüşmelerinde ellerini güçlendirmenin yolunu aramıştır. Bu seçim Türkmen siyasetçilerin bir bütün halinde seçmen karşısına çıktıkları ilk seçim olmakla beraber diğer bütün ittifakların da dağıldığı bir seçim olması bakımından da oldukça önemlidir. Daha önce hem parlamento hem de yerel seçimlere tek liste halinde giren Kürtler, Araplar ve Şiiler bu seçimlere birden fazla liste ile girmişlerdir.
Sonuç
Irak Türklüğü yerel seçimlerde iradesini ortaya koyarak seçimlere çok yüksek bir katılım sağlamıştır. Bu sayede Türkmenlerin sadece kendi bölgelerinde değil Irak’ın genel siyasetinde de ağırlıklarının artması beklenmektedir. Türkmen halkının seçimlere teveccüh göstermesindeki en önemli sebep yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Türkmen siyasetçilerin tek çatı altında bir araya gelmeleri olmuştur. Bu birliktelik sadece seçim birlikteliği olarak kalmamalı, bundan sonrası için de devam ettirilmelidir. Özellikle parlamento seçimlerinde de aynı şekilde bir bütünlükle girilmesi Türkmenlerin Irak siyasetinde etkili bir şekilde yer almalarını sağlayacak ve güçlü bakanlıkların Türkmenlere verilmesi ile sonuçlanacaktır.
Bu konuda Türkiye aktif rol almalı, Türkmen siyasetçilerin sık sık bir araya gelmesini sağlamalı, bunun için uygun platformlar inşa etmelidir. Neticeye vardırmak zor olsa da Türkmeneli’nde halihazırda varlık gösteren 9 siyasi partinin sayılarının düşürülmesi elzemdir. Bu işin nasıl başarılacağı, hangi partinin neye göre kapatılıp hangi partiye ilhak olacağı elbette ciddi tartışma konusudur. Ancak 20 yıldır bir türlü sağlanamayan siyasi birliğin sağlanması durumunda vatandaşın gösterdiği teveccüh ve elde edilen başarı ortadır. Bu süreç sıcakken Türkmeneli’ndeki kalıcı siyasi birliğin nasıl sağlanabileceği konusu da etraflıca konuşularak neticelendirilmelidir. Başta Kerkük olmak üzere Türkmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki toplumsal hayatın akışı mümkün mertebe Türkiye tarafından organize edilmelidir. Türkiye, bu bölgelerdeki ekonomik hayata katkı sunmalı, Türkmenlerle olan kültürel ilişkilerimizi geliştirecek sivil toplum faaliyetlerini desteklemelidir.
ABD işgali sonrası Kerkük’e üşüşen Kürtler uzun yıllar boyunca Kerkük valiliğini de ellerinde bulundurdular. 2017 yılından bu yana ise Kerkük’ü Arap bir vali idare ediyor. Türkmenler her iki dönemde de çeşitli hak kayıplarına uğrayarak Arap ya da Kürt valiler tarafından mağdur edildiler. Söz konusu valiler şehri barış ve kardeşlik içinde yönetmek yerine ait oldukları etnik unsur temsilcilerinin birer maşası olmaktan öteye gidemediler. Bugünkü tabloya bakıldığında ise hiçbir grubun tek başına vali belirleyebilecek çoğunluğu elde edememesi grupların birbirleriyle ortaklaşa hareket etmelerini zorunlu kılacak. Türkiye ve Birleşik Türkmen Cephesi seçimlerin resmî sonuçlarının açıklanması ardından Kerkük valiliğine bir Türk’ün seçilmesi noktasındaki taleplerini daha yüksek sesle, kararlı bir şekilde dillendirmeye devam etmelidir.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.