Köle ahlakı, Nietzsche’nin Ahlakın Soy Kütüğü kitabında genişçe yer verdiği bir kavramdır. Köle ahlakı kavramı, insanların zayıflıklarını, acılarını ve boyun eğmelerini erdem olarak kabul ettikleri bir ahlak anlayışını belirtir. Bu kavram, güçlü olanı küçümseyen ve güçsüzlüğü yücelten bir zihniyeti temsil eder. Bu ahlak anlayışı, genellikle baskı altında gelişir ve insanların güçlü olan değerleri reddedip kendi zayıflıklarını yüceltmesine dayanır. Köle ahlakı, yalnızca zayıflıkların erdem olarak kabul edilmesi değil, aynı zamanda başkalarının kötü eylemleri üzerinden kendimizi aklamayı da içerir. Bu ahlak anlayışında, başkalarının hataları ve kötü davranışları, kendi eksikliklerimizi ve zayıflıklarımızı mazur göstermek için kullanılır. Böylece, kendimizi suçlu hissetmek yerine, başkalarının kötülüğünü vurgulayarak kendimizi haklı çıkarırız.
Ötekinin kötülüğü bizi iyi yapar mı?
Köle ahlakı tam da bunu sağlar. Ülke siyasetine göz gezdirdiğimizde bu ahlakın belirtilerini her yer de görmek mümkündür. Zaten ülkedeki kutuplaşmanın dinamiğinin temel taşları bu ahlaki zeminde örülü. İktidar ve muhalefet birbirlerini yıllardır kötüleyerek kendilerinin ahlaki olarak “iyi”tarafta olduklarını iddia etmekteler.
Özellikle iktidar, önceleri sürekli mağduriyeti kendi iktidarlarını perçinleyici bir söylem olarak kullandı. Bu mağduriyeti satın alan muhalefet ise buna uygun bir siyaset izlemeye çalıştı. Özellikle Kılıçdaroğlu döneminde AK Parti’nin çizdiği bütün ahlaki sınırlara birer birer riayet edildi. Komşular ne der kızım, ayarında bir siyasi söylem belirlendi. Ancak CHP’nin bazı aktörleri özelinde bu ürkek siyasetin kırıldığı görülüyor. Bu aktörler AK Parti’nin köle ahlakını esas alan söylemsel kurgusunun ötesine geçebiliyorlar.
Geçen hafta Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş voleybol millî takımının maçını izlemek ve ardından 2036 Olimpiyatları’nı İstanbul’a getirmek üzere lobi faaliyetleri yürütmek amacıyla CHP heyeti ile Paris’teydiler. İktidar cenahı CHP’lilerin Paris’te olmasını yolsuzluk ve israf imaları üzerinden eleştirdi. İktidar, kendisinin ülke dertleri ile uğraşırken muhalefetin keyif peşinde koştuğunu iddia etti. Aslında bütün bu eleştirilerin kökenini aldığı nokta başkasının “kötülüğü” üzerinden kendini aklamak olan köle ahlakıdır.
CHP heyetinin Paris’te keyif yapması, öyle olsa bile, AK Parti’yi iyi bir parti yapar mı? AK Parti’yi ahlaki olarak iyiyle eşleştirmemize yeter mi? Evet, şablon olarak bunun işe yarar kısmı var çünkü ahlak bir yerde psikolojimizi ve algımızı da etkiliyor. Ancak AK Parti’nin özellikle İmamoğlu’na yönelik bu söylemlerinde bilinçaltındaki “gizli efendiyi” açığa çıkaran semptomlar var. Yani iktidar öznesinin algısal değişimi dilde kendini gösteriyor. Bu değişim dinamiğinde artık efendi kötülense dahi efendiye duyulan hınçla beraber bir imrenmenin olduğu da varsayılabilir.
İmamoğlu da eleştirileri görüyor ama el yükseltiyor. İmamoğlu, Roma’dan sonra Paris’e gitmeye çekinmedi. Özel ve İmamoğlu ailelerinin verdiği ikonik poz ise başka bir el yükseltmedir. Yani “başkası ne der” zihniyetine sıkışan siyasetin dışına çıkıp kendi değerlerini sergilemektir.
Diğer yandan kamuoyunda CHP, ülkenin gündeminde ekonomik kriz ve yasaklamalar varken görevini yapmamak ve vatandaşların yanında olmamakla eleştirildi. Buradaki esas nokta, bilinçli veya bilinçsiz, muhalefetin kötüleme siyasetinin ötesine geçmesidir. Yani vatandaşlara alternatif bir vizyon gösterilmesi üzerinden yapılan bir muhalefet söz konusudur.
Vatandaşın, siyasetçinin kendisi ile empati kurmasını ve siyasetçiyi zor zamanda yanında görmesini istemesi doğaldır. Belki de bu en çok muhalefetten istenir. Ancak iktidar adayı olan bir muhalefetin ortaya bir vizyon koyması da esastır. Aslında Paris’te yapılan budur. Bir yandan Paris fotoğraflarının tepki doğurmaya devam edeceği de aşikârdır. Ancak fotoğraf karesi içinde olanlar için sonunda negatif bir sonuç mu doğuracak? Evet, köle ahlakında zayıflık kutsanıyor. Peki, zayıf kutsanıyor mu? İşte bu sebeple vatandaş yalnızca kendisi ile oturup dertleneni tercih etmiyor. Güçlü bir şekilde alternatif bir dünya vizyonu ortayı koyanı tercih ediyor.
Geçmişe doğru bakıldığında iktidar da hep mağdurdu ama zayıf değildi. Kendi dünya vizyonunu harekete geçirmek üzere mücadele ediyordu. İktidar yanlış yapsa dahi hep ondan kötüsü söylemsel alanda inşa edilirdi ve bu hâlâ öyle olmaya devam ediyor. Buna karşılık, şu an bu hikâye sürdürülemiyor çünkü aynı hikâyeyi sürdürebilmek için sadece yeni karakterler yüklenebildi. Bu da aslında siyasetin ne kadar lider odaklı bir alan olduğunu bize gösteriyor.
Her ne kadar bu yazıda Paris fotoğrafları üzerinden bir değerlendirme yapılsa da farklı bağlamlarda farklı aktörlerin veya aynı aktörlerin bu kez farklı rollerle birbirlerine köle ahlakı kodlu siyasi söylemlerde bulunabilecekleri söylenebilir.
Bir diğer yandan, köle ahlakı yalnızca siyasileri ilgilendiren bir mesele değildir. Bu, toplumsal hayat içinde de ahlaki yargılarımızı şekillendiren bir konsept. Özellikle dedikodu seansları köle ahlakının kutsal ayinleridir. Ötekilerin ahlaksızlığı bizi hemen ahlaklı kılar. İşin sonunda “Bak, böylesi de varmış; biz en azından öyle değiliz.” diyebiliyoruz. İşte bu toplumsal pratikler siyasette de bunun için kullanılıyor.
Bu ahlak anlayışı yalnızca Türkiye’ye değil, dünyaya mahsus bir anlayış. Nietzsche bu yozlaşmış ahlakı yıkıp yerine bireyin yaratıcılığı ve gücüne dayalı bir ahlak anlayışını çözüm olarak sunmuş, toplumun güçlü bireylerin önünü açan bir ahlak anlayışına sahip olması gerektiğini savunmuştur.
Sonuç olarak, siyasette köle ahlakını yıkmak başka bir dünya yaratmak kadar zordur. Zira modern felsefe, siyaset ve ahlak Platon’dan beri ikilikler üzerine kurulmuştur. Öteki olmadan biz olmak neredeyse imkansıza yakın. Bu nedenle de siyaset içindeki kutuplaşma hep var olacağa benziyor. Bu, aslında bireysel tercihlerimizin özgürlüğünü de sorgulatmaktadır. Yine de bizler bu karşıtlık karşısında uyanık olmayı bir erdem ve özgürlük olarak görebiliriz.
*Yazılar, yazarlarının sorumluluğundadır, Fikirtepe‘nin kurumsal politikasını yansıtmayabilir.
** Bu yazıya şu şekilde atıf verebilirsiniz:
Muhammet Ali Yunus, “Siyasetin Kanseri Olarak Köle Ahlakı ve CHP’nin Paris Fotoğrafları” https://www.fikirtepemedya.com/siyaset/siyasetin-kanseri-olarak-kole-ahlaki-ve-chpnin-paris-fotograflari/ (Yayın Tarihi: 14 Ağustos 2024).
***Bu yazıyı PDF olarak indirebilirsiniz: